Kararın yazarı İbrahim Kahveci, enflasyonun iki yönlü etkisini tartışarak, “faiz mi, hırsızlık mı?” Ekonominin bugünkü kadar karmaşık olmadığı dönemlerde paranın maddi bir değer olduğunu, üretilen malın gerçek bir karşılığı olduğunu belirten Kahveci, günümüzde paranın bir senetten ibaret olduğunu ve itibari bir değere sahip olduğunu sözlerine ekledi. Tasarruf edenin aldığı faizin enflasyon karşısında eridiğine dikkat çeken Kahveci, “Nominal faize ağlatanların enflasyon hırsızlığında neden sesi çıkmıyor?” o yazdı.
İbrahim Kahveci’nin “Olumsuz faizin siyasi maliyeti” başlıklı yazısının ilgili bölümü şöyle:
Faiz, sermayenin getirisi olarak tanımlansa da harcanan harcamanın getirisi olarak da anlam ifade edebilir.
Tarihe olan ilgi gerçek bir getiridir. Çünkü o dönemde para, değeri pek değişmeyen altın gibi değerli madenlere dayanıyordu. Yani para mal (ürün) demekti…
Para bugün sadece bir fatura. Değeri nominaldir, gerçek değildir. Yani enflasyon varsa bugün 100 liraya aldığınız eserleri seneye 150 liraya alabilirsiniz. O zaman 100 lira olan malın karşılığı bir yıl sonra 150 liraya çıkarsa bu nominal fark orta faizde mi?
Dini veya İslami konuşmacılar bu ayrıntıya hiç girmezler. Ancak asıl sorun bu detayda yatmaktadır.
Gerçek para ile düşündüğünüzde 100 altınınız faizli 150 altın ise bu +50 altın faizdir ve gerçektir. Ama seneye 100 TL’nizle 20 kalem 150 TL’ye alabiliyorsanız, 50 TL’lik fark reel olarak sıfırken faiz oranı nasıl oluyor? Ya da tüketimden vazgeçerek biriktirdiğiniz sermaye MB faiziyle 100 liradan 117,5 liraya yükselip kalemin fiyatı 150 liraya çıkınca kaybettiğiniz 32,5 lira kimin karı oldu?
Tüketmek yerine biriktirerek sizden çalınan 32,5 lirayı kim cebe attı? Sen biriktirirken kaybettiğin parayı kim kazandıysa faizi helal mi? Burada ne Diyanet ne de İslam düşünürlerinden ses yok.
Nominal faizden yeryüzünü ağlatanların enflasyon hırsızlığında neden söz sahibi olmuyorlar? Siz ne dersiniz…” (HABER MERKEZİ)
